Eskiden patlama denildiğinde ilk aklımıza gelen tüp gaz patlamasıydı. Bazen endüstri tesislerinde de patlamalara rastlıyorduk. Fakat son zamanlarda, doğalgaz patlamaları ve mühimmat depolarının patlaması, yeni patlama şekillerini gündeme getirdi.
Gaz patlamalarına ve kimyasal patlamalara ‘oda içi patlaması’ da denilmektedir. Oda içi patlaması, yüksek ısı enerjisi veren, yüksek hızda cereyan eden kimyasal bir reaksiyondur. Laboratuvarlardaki kimyasal dönüşümler, yakıt motoru içindeki patlamalar veya patlayıcı madde kullanılan reaksiyonlar ‘oda içi patlamaları’ olarak adlandırılmaz. Oda içi patlamalarının gerçekleşmesi için hava veya oksijenle yanıcı maddenin küçük zerrecikler halinde patlayıcı bir kısım oluşturması şarttır. Yanıcı madde ve hava (veya oksijenin) karışım oranları çok önemlidir.
Yanma olayı büyüyen bir ‘balon’ gibi etrafa yayılır. Alevler gittikçe yanmayan yanıcı maddelere ulaşır. Sıcaklık ve yanma hızı ile birlikte basınç da sürekli artar. Basınçtan dolayı sıkıştırma yolu ile patlama yayılır. Komşu katlar sürekli sıkıştırılır. Basıncın artmasından meydana gelen akış hızı ile normal yanma hızı artar. Bazı durumlarda, ses duvarını aşabilen bu yanma hızı, duyduğumuz patlama seslerini çıkarır. Yanma hızları farklı olduğundan dolayı, bu tür yanmalar parlama, patlama ve infilak (şiddetli patlama) diye ayrılırlar.
Parlamalarda, düşük yanma hızından dolayı patlamaların aksine, basınç artışı daha uzun sürebilir. Parlamalar, boğuk bir patlama ve itici bir basınç tesiri gösterir. Yangının yayılması, ısı iletiminden dolayı gerçekleşir.
Oda içi patlamalarına yol açabilen, hava ile karışmış yanıcı maddeler gaz, buhar veya tozlardır. Toz terimi kapsamına, sis de dediğimiz zerrecik sıvıları da girmektedir. Ağır patlamalara yol açabilecek gazlar arasında endüstriyel tesislerde en çok rastlananlar asetilen ve hidrojen gazlarıdır.
Asetilen, yüksek tutuşma devresinden dolayı tanınan en patlayıcı gazdır. Saf asetilen renksiz ve kokusuzdur. Kolayca yakılabilir ve 305 ºC’de kendiliğinden tutuşur. Hava ile karıştığı zaman 1900 ºC’de yanar. Oksijenle birleştiği zaman, yani kesme ve kaynak alevinde, 3000 ºC’ye yakın bir sıcaklık oluşur. Bu tehlike, basınç altında özellikle sıvı halindeki asetilende daha da artar. Bu durumda bir darbe veya sarsıntı, kimyasal dönüşümün gerçekleşmesi için yeterlidir. Bu dönüşüm esnasında, basıncı artırmak için yeterli ısı meydana gelir ve tüpün patlamasına sebep olur. Asetilen için özel emniyet tedbirleri geçerlidir. Asetilen gazının dönüşüm tehlikesini azaltmak için bu gaz aseton ile karıştırılır. Bu karışım sıvısı, gözenek maddeli (diyatomit, odun kömürü veya beton) bir çelik kapta muhafaza edilir. Bu maddeler kimyasal reaksiyonu yavaşlatır ve durdurur. Bir asetilen tüpü içinde; yüzde 25 gözenek maddesi, yüzde 38 aseton ve yüzde 29 asetilen bulunur. Şişe içinde bırakılması gereken yüzde 8 emniyet boşluğu, kabın üst kısmında değildir, bütün gözenek maddesi hacmine yayılmıştır.
Hidrojen bütün gazların en hafifidir. Havadan 14 kat daha hafiftir ve hafif mavi ışık vererek kolayca tutuşur. Hidrojen hava ile 2000 ºC ve oksijenle 2700 ºC’de yanar. Hidrojen ve oksijenin reaksiyonları, yanma hızı 1 km/s’nın üzerinde infilak olabilir.
Toz ile hava veya oksijenin karışmasından çok ağır reaksiyonlar oluşabilir. Gaz buharlarında 5 bar’lık bir basınca karşın, tozlarda 7 ila 8 bar’lık patlama basıncı meydana gelebilir. Taşkömürü tozu, alüminyum pudrası ve magnezyum, linyit kömürü, plastik, nişasta, un, şeker, kükürt, deri tozu ve benzeri tozlar, toz patlamaları çıkarabilirler.
Gaz ve tozların tehlike dereceleri, tutuşma sınırı ve tutuşma derecesi ile belirlenir. Tutuşma sınırı genellikle gaz, hava karışımı, buhar veya toz hava karışımı için 1 atm ve 20 ºC’de tarif edilir. Bir maddenin tutuşma sınırı yükseldikçe, hava ile patlayıcı karışım meydana getirme ihtimali artar. Tutuşma dereceleri her madde için farklıdır.
Yanıcı sıvılar, A ve B şeklinde iki gruba ayrılırlar. A grubundaki sıvılar, su ile karışmazlar ve üç tehlike sınıfına ayrılırlar. Tehlike sınıfı alevlenme noktasına göre; A1 sınıfı 21 ºC’ye kadar, A2 sınıfı 21 ºC ile 55 ºC arası ve A3 sınıfı 55 ºC ile 100 ºC arasında gruplandırılır. Alevlenme noktası 100 ºC’nin üzerinde olan sıvılar hiç bir tehlike sınıfına girmezler, fakat bu, sıvıların tehlikesiz olduğu anlamına gelmez. B grubuna ise, alevlenme noktası 21 ºC’ye kadar olan bütün sıvılar girer. Bu gruptaki sıvılar su ile karışabilirler ve tehlike sınıflarına ayrılmazlar.
Yanıcı sıvılarda alevlenme sıcaklıkları üzerindeki sıcaklıklarda, her an patlayıcı buhar hava karışımı oluşma tehlikesi vardır. Alevlenme noktası sıcaklığı, alt tutuşma sınırına eşittir. Örneğin alkol, oda sıcaklığında (20 ºC) patlayıcı buhar hava karışımı meydana getirir.
Oda patlamalarını engellemek için en uygun çözüm, patlayabilen yanıcı madde hava karışımlarının oluşmasını önlemektir. Fakat, böyle karışımların meydana gelmesini engellemek her zaman mümkün olmadığı için, imkan dahilinde, bütün ateş kaynaklarını kapatmak gerekir. Çeşitli ateş kaynakları oda patlamalarına sebebiyet verebilir. Bunlar açık alevler, harlı ve kızgın yüzeyler, taşlamadan çıkan kıvılcımlar, statik gerilimler, elektrik kıvılcımı ve arklardır.
Diğer bir konu, yanıcı gaz konsantrasyonunun artmasının önlenmesidir. Bu konsantrasyonlar, gaz ve buharlarda kokudan dolayı duyu organlarıyla algılanabilir ve tozlar görülebilir. Fakat en uygun yöntem, sürekli olarak patlama tehlikesi oluşturan konsantrasyonun, eksplosimetre gibi bazı özel cihazlarla da ölçülmesidir.
Alev dilleri, yüksek yanma hızlı yangınlarda görülür. Zengin karışım nedeniyle başlangıçta yanmalar mümkün değildir. Oksijen ve hava verildiğinde yangın, ani şekilde belli bir yöne doğru yayılmaya başlar. Yayılma yönü, yüksek basınçtan dolayı yanıcı gazların oksijene doğru itebileceği yöne doğrudur. Bu tür alev dillerine, bina yangınlarında her an rastlanabilir. Bina yangınlarında, kapılar dışarı doğru açılıyorsa özel tedbirler almak gerekir. Bu durumda, içeri giren ekip kapıyı açacağı zaman çömelerek kendini emniyete almalı ve yavaş yavaş kapıyı açmalıdır. Çünkü bu alev dilleri genellikle yerden değil, oda üstünden yayılır. Ekibin kendini koruması için herhangi bir engel yoksa bu durumda yere yatarak korunması mümkündür. Alev dilleri, hızlanmış yanma hızına sahiptirler. Bu hız, yanma ile parlama hızı arasındadır. Selüloid yangınlarındaki alev dilleri en tehlikelisidir.
Bir tüpün yangın yerinde ısıdan dolayı sıcaklığı artarsa, tüp ısının geldiği taraftan çatlar ve bir engel yoksa aksi istikamete doğru fırlar. Yangın yerinde tüpler, bir engelin arkasında yavaşça ve dikkatlice soğutulmalı, bu soğutma işlemi püskürtme lansı ile yapılmalıdır. Çünkü direk lansla soğutulduğu zaman, tüp şok vaziyette soğur ve hemen çatlar. Bazı durumlarda püskürtme lansı ile yeterince yaklaşılmadığı zamanlarda direk lans da kullanılabilir. Tüpün üzerindeki su tabakasının buharlaşma hızından, tüpün soğutulup soğutulmadığı kolayca anlaşılır. Yangın yerlerinde tüpler üst üste yatırılmış şekilde de depolanmış olabilir. İtfaiyeciler böyle durumlarda, tüpler genellikle yanlamasına patladıkları veya bazen de kapak kısmında zayıf noktalardan dolayı açılarak kapaklarını fırlattıkları için, tüplerin bulunduğu bölgeye 45 derecelik bir açı ile yanaşmalıdırlar.
Yangın söndürme çalışmalarının birçoğunda, oda patlamaları görülmüştür. Bu durumlarda görülen yüksek sıcaklık, açık ve yeterli şekilde korunmamış vücut kısımlarında çok ağır yanık yaralarına sebep olabilir. Oda patlamalarına karşı teneffüs maskelerinin yüzü koruyabilecek en uygun koruma teçhizatı olduğu söylenebilir. İtfaiyecilerin iş elbiseleri, oda patlamalarındaki sıcaklığa fazla dayanıklı olmadığı için itfaiyeciler yüksek sıcaklığa dayanıklı elbise giymek zorundadırlar. Bu şart yerine getirilmediği için itfaiyecilerin ağır yaralar aldığı görülmüştür. İtfaiyeci elbiselerinin zayıf noktalarından biri boyun kısmıdır. Altından giyilmiş sentetik gömlek veya atletler ağır yaralara sebep olur. En uygun koruyucular, boğaz kısmı tamamen kapalı olan tulum şeklindeki elbiselerdir.
Patlamaların az zararla atlatılabilmesi için bölümler birbirinden yeterli uzaklıkta olmalı ve mesafe depo içindeki patlayıcı maddenin miktarına göre seçilmelidir. En önemlisi, depoların içinde bir parlama olduğunda anında otomatik olarak devreye girecek bir gazlı söndürme sisteminin bulunmasıdır. Patlamayan depolarda söndürme sistemi uzaktan açılarak korunmaya alınmalıdır. Depoların, çevresinden gelecek sıcaklık etkisi ile ısınmasını önlemek için soğutma sistemi bulunmalıdır. yangin.org
|